Bayramda Ağva'daydım. Bodrum yaşantısını tatil olarak saymazsak ki değil çünkü iş olunca ne yaparsanız yapın tatil havasına giremiyorsunuz; uzun süredir bir tatile çıkmamışım. Ağva çok seneler önce gittiğim bir yerdi. Ulaşımın kolay ve yakın olması yüzünden tercih edildi. Tabi ki güzel bir belde, insanları Karadeniz yöresine has sempatik ve iyiliksever özellikleri taşıyor. Kaldığım otelde çok güzeldi. Yemekler nefisti, personel ilgili ve güler yüzlüydü. Ama bir olayı anlatmam gerekiyor. Giderken Ağva girişinde bir otelin önünde bir tabelada " tesisimize 12 yaş altı çocuklar kabul edilmemektir" yazısı vardı. Bunu görünce çok kızdım hatta otelin adını yazdım dönüşte Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği'ne şikayet etmek üzere. Ama oteldeki çocuk sayısını hele havuz başında çocukların aktivitelerini görünce o otele sonuna kadar hak verdim.:)) Şimdi yanlış anlaşılmasın ben çocukları o kadar severim ki burada yukarıdaki komşumdan gelen çocuk sesleri bırakın rahatsız etmeyi, hoşuma bile gider. Şansıma hep genç çocuklu çiftlerin olduğu bir oteldi, ben orada yaş ortalamasını yükseltme görevini üstlendim. :)) Havuza girmeyi hiç sevmem ama denize ancak sabah 8 de girebiliyorsunuz sonrası bir felaket. Maça gelir gibi binlerce insan akın akın geliyor tadı kaçıyor. Hep bu serzenişler yaşla ilgili galiba. :)) Gençken böyle miydi? Çadırı alır sırtımıza gider gezerdik. Yani demek istediğim çoğunlukla havuza girdim. Ama bakımı ve temizliği inanılmaz süperdi. Şimdi sizi Ağva ve yemeklerle başbaşa bırakıyorum.
Otelden bir havuz manzarası. Hayret ne zaman çektiysem boş gözüküyor. :))
Bu da odadan havuzun gece manzarası. Gene boş gözüküyor ama kanmayın böyle çok az zaman var. :))
Böyle keyiflerde var. Bira, pizza, patates keyfi. Gezi direnişinden tecrübemle ben yerken çocuklar atlayıp su sıçratmasın diye çevreye barikatlar kurdum. :))))
Otelden başka bir dinlenme alanı. Hamak, yer minderleri, masa tenisi, yavru kediler süper.
İlk akşam açık büfede palamutu görünce çılgınca aldım yanında salata ve rakıyla süper. :)) Başka bir şeye gerek yok.
Ağva'ya gidip de turistik olayların uzağında kalmak olmaz. Tabi ki nehir üzerinde tekne turu. Kırk dakika sürüyor, kefal ve yılan balıkları eşliğinde gidiyorsunuz.
Tekneden nehir manzarası. Etraf tam bir Karadeniz manzarası ormanlar ve alabildiğine yeşillik.
Yeşillik beni çok dinlendiriyor tam bir sessizlik sadece teknenin sesi.
Nehir üzerinde böyle mola yerleri var. Salaş ama ne kadar şirin .
Yeşillik, yeşillik ve ördekler. Ördek değil mi onlar ? :)))) Kaz, ördek, kara batak bir sürü çeşidi var. Bodrum'da evin bahçesinde vardı bir ördek baş düşmanı bendim. Gecenin bir yarısı eve gelirim daha bahçe kapında beni görünce uçarak üzerime atlar gagalardı. Bir ilginç olay da ördeğe balık atarım havuzuna götürüp atar oradan alıp yerdi. Balık avladığını zannediyor herhalde genetik bir olay işte. :))))
Ben bu nehir olayını çok sevmişim galiba gene bir manzara ama bu sefer nehir kenarında yemek yerken çektim. Ne mi yiyordum? İşte aşağıda.
Sıcak hava, nehir kenarı, orman, buz gibi bira, patates. Daha ne olsun. :))))
Bu da mantarlı, kaşarlı gözleme. Çarşı içinde yan yana ve karşılıklı bir sürü gözlemeciler var. Çok da güzel yapıyorlar. Yufka açmayı sanata döndürmüşler. Bu sefer tabi ki çay.
Otelden bir bu fotograf kalmış onu da paylaşıyorum. Bu kısımları da çok şirindi.
Şu manzaraya bakar mısınız? Şimdi şu aç halimle fotografı görünce niye hepsini yemedim diye hayıflanıyorum. :)))) Gerçekten muhteşemdi.
İşte o gözleme ve mantıyı yapan hanım. Bir de yardım eden yaşlı bir annesi var. Sürekli anne kız ileri derecede kavga halinde olsalar da mantı ve gözleme konusunda uzmanlar. Bunları paylaşınca acıktım ve gidiyorum bir şeyler atıştırmaya.
No comments:
Post a Comment